Evrensel Din
Universal Religion
BEDEN TAŞITI
Bu dünyadaki fiziki şartlarda yaşam bulabilmek için sahip olduğumuz beden bize bir hediyedir, bir emanettir. Dünyamızın sadece bir okul olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamalıyız. Bedenimiz ruh denilen ve bizim aslımız olan cevherin dünya okulunda madde ile denenme sürecinde kullanması gereken bir giysidir, yani bir vasıtadır. Eğer bildiğimiz dünyamızdan daha farklı bir okulda ruhsal eğitime gerek duyulur ise kullanacağımız giysi de o okulun fiziki şartlarına uygun olarak bugün dünya okulunda kullandığımız bedenden farklı olacağını düşünebiliriz. Dünya okulunda bize giydirilen bedenimizin değerini bilip amacına uygun kullanılması gereklidir. Bedenimizi günlük hayatımızda oldukça geniş kullanım yeri olan otomobillere benzetebiliriz. Hepimizin de zaman zaman gözlemlediğimiz gibi bir otomobil, farklı yaş ve eğitime sahip kişiler tarafından çok değişik şekillerde kullanılır. Bazı kişiler bir arabanın sadece bir yerden başka bir yere gitmek için bir vasıta olduğunu unuturlar. Arabaları ile gösteriş yapanlar olduğu gibi o arabayı amacına ters olarak kullanan ve hem kendisine hem de başkalarına zarar veren sürücüler vardır. Bedenimiz de dünyadaki kalış sürecimizdeki ruhsal hedefimize ulaşabilmemiz için bize hediye edilmiş bir vasıtadır. Yani bedenimiz doğumla biyolojik ölüm arasında ruhumuzun kullandığı bir taşıttır. O yüzden dünyada kaldığımız sürece bu gerçeği sürekli hatırlamalı ve bu taşıtı amacına uygun kullanmalıyız.
Bilim insanlarının bizlere ifade ettiklerine göre günümüzdeki beşer bedeni, evrim teorisine göre değişiklik göstermiştir. Antropologlara göre on binlerce sene önce yaşamış ve muhtemelen günümüz beşerinin atası sayılan varlıkların bedenlerinin günümüzdeki beşerin bedeninden farklı olması o günkü yaşam şartlarına uyum sağlayabilmek gerekçesi ile açıklanabilir. Bilimsel verilerin on binlerce sene öncesinin beden yapısından günümüzdeki bedene geçiş için gerek duyulan halkaları henüz tamamlayamadığını sanıyorum. Zaman içinde bu konudaki eksikliğin, geniş kitlelerce de kabul edilebilir verilerle tamamlanabileceğini umut ediyorum. Diğer taraftan günümüz neslini düşünürsek
Kur’an’ın bize ilginç bilgiler ilettiğini görürüz:
Kur’an 56-57,58,59 Sizi biz yarattık, biz. Tasdik etseydiniz olmaz mıydı
Akıttığınız meniyi gördünüz mü?
Siz mi yaratıyorsunuz onu, yoksa yaratıcılar bizler miyiz?
Kur’an 37-125 “Ba’l’e yalvarıp yakarıyor, yaratıcıların en güzelini bırakıyor musunuz?
Son ayette yaratma fonksiyonunun sahibinin tekil değil çoğul bir terimle ifade edildiği dikkatimizi çekmektedir. Aynı yaklaşım, üstteki ayette de beşerin yaratılması işleminin Biz ile ifade edilen güç tarafından yerine getirildiğini göstermektedir. Burada bahsedilen yaratma kavramını, var olanlardan yararlanarak olmayan bir nesnenin oluşturulması olarak anlamak gerekir. Bir resmin, bir heykelin ve benzerlerinin yaratılması gibi. Fakat burada bahsedilen yaratma kavramı hiçbir şart altında Yoktan var etme, yani halk etme kavramı ile karıştırılmamalıdır. Çünkü halk etmenin sadece ve sadece, hiçbir şekilde kavramamız, hatta hissetmemiz bile mümkün olmayan ve her şeyin sahibi olan, O’na ait olduğunu devamlı hatırlamalıyız.
Dünya okulunda eğitimin bir safhasında beden taşıtı artık amaca uygunluğunu kaybeder. Aynen bir taşıt sahibinin eskiyen taşıtını değiştirmesi gibi, ruh yeni bir bedene ihtiyaç duyacaktır. Bu sürecin ilk adımı bedenimizin biyolojik ölümü ile sonuçlanır. Beden topraktan gelmiş olup geldiği yere dönerken ruh ise geldiği boyuta dönecektir. Daha sonra ruhun, kendini bu dünya okuluna gönderen güç tarafından, ana tekamül planının başka bir bölümünü yaşamak üzere tekrar eğitime gönderileceğini düşünebiliriz. Ruh yeni eğitimine başlarken o okulun çevre şartlarına uygun bir beden, yani bu yolculuğunda kullanacağı yeni bir taşıt edineceği şüphesizdir. Seçilen eğitim yeri dünya olabileceği gibi başka bir okul da olabilir. Çünkü eğitim sonsuzdur.